Aslına bakılırsa, çoğu zaman çocukları anlamaya çalışmıyoruz. Davranışlarının altında yatan o duyguyu keşfetmeye çalışmak yorucu geliyor. Bazen de davranışa görünür bir nedeni yakıştırıp, derinlere inemiyoruz. Mesela çocuğun kardeşi oluyor, hareketleri değişiyor, alt ıslatma başlıyor geceleri diyelim ki. Hemen diyoruz ki “kıskançlıktan yapıyor.” Oysa belki onu korkutan başka nedenler var bunun altında yatan. Bir film karesinden, duyduğu bir şeylerden etkilendi belki? Anlamaya çalışmak, hakikaten derin mevzu.
Bazen de çocuğun bunu çocuk olduğu için yaptığını anlamaya çalışmıyoruz. “Neden vuruyorsun insanlara oğlum” demiştim küçüklüğünde bir gün benim şimdiki büyük oğlana. “Durduramıyorum anne kendimi, içimde bir şeyler var durmuyor” demişti bana. Oysa Bu çocuk Yaramaz diye yaftalamak en kolay olanı; sonra, ver cezaları gitsin. Anlamaya çalışınca, çocuğun karakteri, yapısı ve fıtratı ortaya çıkıyor da aynı zamanda. Sonrası bize çok iş düşüyor işte. Belki de bilinçaltımızda bundan kaçınıyoruz kim bilir, bize iş düşmesin, bildiğimiz yolda devam edebilelim diye gerçek nedenlerin peşine düşmüyoruzdur.
Çocuk ergenliğe doğru adım attıkça, hareketleri huyları değişmeye başlıyor. Biz henüz o konuya gelmedik ama iki yaş sendromunu çetin bir biçimde yaşamış bir insan olarak, hakikaten “bu çocuğa ne oldu birden bire böyle!” dediğimi çok iyi hatırlıyorum. Bunun ergenlik döneminde de böyle olduğunu düşünüyorum. Davranışlarına tahammül etmek her ne kadar zor olsa da, sebebini bildikten sonra insanın kendini frenlemesi ve karşı davranışına şekil vermesi daha kolay olacaktır zannımca. Çocuk büyüyor, BEN oluyor, BEN’i ispat etme çabasına giriyor ve kendini sadece etrafındakilere değil, öncelikle kendine ispat etmeye çalışıyor…
Şimdi mevzunun daha can alıcı noktasına gelelim. Yazıyı buraya kadar okuduysanız, işin “anlamaya çalışmak” kısmının bile ne kadar zor ve yorucu olduğunu fark etmişsinizdir. Öyleyse, “anlamaya çalışıyoruz işte, daha can alıcı noktası nedir bunun” diye sorabilirsiniz: Anlayışlı olmak! Ben bu ikisinin arasındaki ayrımı, yaşadığım pek çok olay neticesinde yeni yeni fark ediyorum. Yukarıdaki örnekten yola çıkarsak, ergen bir çocuğun davranışlarının altında yatan nedeni anladık diyelim ki. Ama bu anlama eylemini anlayışa dönüştürmek öyle zor ki. Madem bunun sebebi bu, öyleyse bana da sabretmek, alttan almak, nasıl davranmam gerektiğini öğrenmek ve anlayışlı olmak düşer diyebilmek… Bir ergenin hareketlerindeki değişimi “şımarıklık, çocukluk, küstahlık” diye değerlendirenler hariç, çoğu kişi onu anlar, büyüme sancıları olduğunu bilir ama yine aynı çoğunluk o çocuğun hareketlerine anlayış gösteremez. İşte bu nedenle anlamak ve anlayışlı olmak arasında ince bir fark olduğunu düşünüyorum.
Çocuk can sıkıntısından gittiğin bir mekânda huysuzlanıyor, anlıyorsun sebebini. Ama o an göstermen gereken tavrı gösteremiyorsan, anlayışlı olamıyorsun demektir. Kardeşini kıskandığı için emziğini sürekli ağzına sokuyor, emeklemeye çalışıyor vs. gibi hareketler yapıyorsa, nedenini anlarsın ama “sen bebek misin, çıkar o emziği ağzından, düzgün yürü, düzgün konuş” vs. dedikçe anlayışlı olamıyorsun demektir. Çocuk seninle inatlaştığında gidip senin çok sevdiğin herhangi bir şeye zarar verdiğinde, onun bunu inadından yaptığını anlarsın da “kendini ispatlamaya çalışıyor bana, benlik savaşına girdi şu an” diyemiyor, doğrudan kızıyor, bağırıyor hatta vuruyorsan, anlayışlı olamıyorsun demektir ve buna yüzlerce örneği sen ekleyebilirsin…
Dönelim tekrar insan ilişkilerine. Eşin işten kızgın/yorgun geldiğinde ve sana kaba davrandığında “herhalde canını sıkan bir şeyler olmuş” diye düşünürsen onu yargılamış değil, anlamaya çalışmış olursun. Ama mevzuyu anladığın halde, ona karşı sen, alttan alır bir tavır sergilemez ve onu rahatlatmaya çalışmazsan anlayışlı olmamış olursun. Bunu, genele yayabiliriz. Akraba, komşu, arkadaş bütün ilişkilerimize…
Özetle, anlamak ve anlayışlı olmak mevzusunu çocuklarımızla olan ilişkimiz açısından değerlendirirsek, çocuklardan daha büyük, daha önemli bir işimiz yok bizim. Diğer meseleler, bizim onları anlamamıza ve anlayışlı olmamıza engel olacaksa, diğer meseleleri çözümleyip rafa kaldırmamız gerekir. Çünkü bizim önceliğimiz, geçmişimiz, geleceğimiz ÇOCUKLARIMIZ…