Salyangoz Salsal Serisi

Öncelikle şunu söyleyeyim: Tanıttığım bütün kitaplar İslami bir süzgeçten ŞAHSIM tarafından geçirilmiş kitaplardır. Örfen, dinen, ahlaken faydalı bulduğum kitapları, diğer çocuklar da faydalansın diye tanıtıyorum. Elbette ki aynı fikirde olmayabiliriz, siz beğenmiyor olabilirsiniz, ters de bulabilirsiniz kendi düşünce ve İslami bilgi yapınıza. Ama gerek animasyon, gerek kitap tavsiyelerinde kılı kırk yardığımı bilmenizi isterim. Kendi çocuklarım için istemediğimi, hiçbir Müslüman kardeşimin çocuğu için isteyecek de değilim. Bu manada bir güvensizlik yaşayanların haklı tarafları var, çünkü karşınızdaki insanı tanımıyorsunuz ve instagramda da İslami oluşuna güvendiğiniz halde fikir ve paylaşımlarıyla sizi hayal kırıklığına uğratanlar vardır. Ama ben bu açıklamayı en azından bazılarının kalbine sükunet vermesi için yazıyorum. Güvenmemeyi ve tedirgin yaklaşmayı anlayabilirim, ama yargılamayı anlamamı beklemeyin lütfen. Tanımadığınız kimseyi-sadece beni değil- yargılamayın. Size ters gelen bir durum varsa kitabı almazsınız, o kişinin sayfasını da takip etmez, görüşlerine değer vermezsiniz mesele biter diye düşünüyorum. …

 

Salyangoz Salsal bizim çok severek okuduğumuz okul öncesi kitaplığımıza ait bir seri. Evet yine bir seri ve yine Timaş Çocuk. Evimizdeki okul öncesi olarak aldığım kitaplar genelde seri olarak. Çok kitap almayı da çok oyuncak almakla eş değer gördüğüm doğrudur; çeşitlilik için kütüphaneleri kullanmak daha makul geliyor bana. Ama değerler eğitimi adına ve İslami eğitim adına çok yararlı gördüklerimi alıyorum ki arkadan gelen kardeşleri de okuyabilsin. Bunlar da genellikle daha önce de tanıttığım hadisleri öğreniyorum, Allah’ın isimlerini öğreniyorum gibi kitaplar. Çoğunlukla 10’lu olarak bulunuyor ve ben de onları hep Ramazan fuarından alıyorum. (İslami olmayan fakat kurgu, içerik ve resimleme olarak beğendiğim kitapları satın almayı değil, kütüphaneden alarak okumayı daha doğru buluyorum kendimce. Aslında ayrı bir yazı konusu olarak düşündüğüm bir durum, detaya girmeyeyim öyleyse.)

Kitabın resimlerini ve kurgularını çocuklar çok beğendiler ve severek oku(tu)yorlar. Kahramanımız Salsal, hayvan arkadaşları ile başlarından geçen maceralarda bizlere ahlaki ve toplumsal dersler veriyor. Mesela “Nasıl Yardım Edebiliriz” kitabında, yerdeki sakızı yiyecek sanarak ağzına alan bir kuş ve ona yardımcı olmaya çalışan arkadaşlarını anlatıyor. Ve bu kitabı okuduğumuzdan beri, yere çöp atmak-hele ki sakız atmak- konusunda çok hassas davranıyor çocuklar. Ya bir hayvan onu yiyecek sanır ve yerse, yazık değil mi? Diye düşünüyorlar. Bunun gibi pek çok değeri çocuklara kazandıran bu seriyi Timaş Çocuk Yayınları’ndan edinebilirsiniz. Yazar: Asiye Aslı Aslaner

 

 

Allah’ın İsimlerini Öğreniyorum

Yine Timaş Çocuk’tan kitap tavsiye edeceğim; çünkü daha önce de bahsettiğim gibi İslami çocuk kitapları  denilince alanında hem çok başarılı, hem çok geniş bir yelpazeye sahip bilhassa okul öncesi yaş grubu için. Bu seti de bu seneki Ramazan fuarından aldık.

baykuş pikoSeride fabl türü kullanılmış olması çocuklar için bir artı olarak başlıyor zaten. Çünkü çocukların masalları da farkındaysanız hep hayvanların dilinden anlatılıyor değerler eğitimi vs. gibi diğer temalarda da.  Burada da her bir kitapta bir hayvan Allah’ın isimlerinden birini öğrenerek Allah’ın yüceliğini idrak ediyor hayatında. Örneğin kitaplardan biri olan Baykuş Piko’da, yaralı bir yarasa yavrusuna yardım etmeye çalışan baykuşu görüyoruz. Yarasa Allah’a dua ediyor birini yardımına yollasın diye ve baykuş Piko onu buluyor. Böylece Allah’ın “Mucib” sıfatını görüyor. Zaten annesi de ona sürekli Allah’ın Mucib olduğunu yani dualara icabet ettiğini anlatıyordu.

Allah’ın isimlerini ezbere biliyor olmanın manasını kavrayamadıktan ve O’nun büyüklüğünü, azametini hissedip imanı artırmadıktan sonra bir faydası da olmuyor biliyoruz ki. Çocukların böyle erken yaşlarda Allah’ın isimleri ile tanışıyor olmaları, anlamını da hikaye içerisinde kavrayıp Allah’ın yüceliğini daha iyi idrak edebilmeleri çok çok güzel bir  çalışma olmuş bence. Biz Basir ismini anlatan bir kitabı okumuştum mesela geçenlerde. Bizim büyük oğlan bir gün “Anne, Allah Basir’dir, her şeyi görür. Kötü bir şey  yapsak da ondan saklayamayız değil mi?” demişti. Tabi sonra ortanca çiçeği de “Allah’ın bizim gibi gözleri mi var nasıl görüyor?” diye sormuştu.

İki set halinde bu seri 10’ar kitap olarak. Bizde ikinci set mevcut ama ilkinin de iyi olduğuna inanıyorum. Ayrıca İngilizce versiyonu da var serinin. Bir de şuan kitapyurdu’nda %30 indirim var ve 10 kitap 28 liradan alınabiliyor. Kaçırmayın derim.

kitapyurdu’ndan satın almak için tıklayın…

Levent’in İzinde Kitap Okumayı Çocuklara Sevdirmek

Sizin bir şeyi çocuğun yanında -rol model olacak şekilde- çok sık yapıyor oluşunuz ve çocuğu buna teşvik edici hareketler ile sözlü telkinlerde bulunmanız, çocuğun o hareketi mutlaka yapacağı anlamına gelmiyor. Çünkü çocuk, elinizde kullanma kılavuzunun olduğu bir robot değil; öyle yönergeleri takip edip kurulumu tam yapınca, istediğiniz sonucu kesinlikle alabileceğiniz bir mekanizma hiç değil. Fakat tabi ki çocuğa bir davranış kazandırma konusunda bunları yapmamız-yani örnek olmak, telkinde bulunmak- gerekiyor, sonuçtan değil icraattan sorumluyuz çünkü biz. Değinmek istediğim, beklentiler içine girerek hayal kırıklığına uğrama noktası; oysa ne diyorduk? Karşımızdaki bizim bir parçamız ama biz değil. Bizden bağımsız karakter/ kişilik taşıyan ayrı bir birey.

kitap çocukBu girişi neden yaptım, konu başlığı ile alakası ne? Kazandırmak istediğimiz davranış kitap okuma alışkanlığı ise peki, aynı durum geçerli mi? Evet! Çocuklar, anne, kitap ve alışkanlık kazandırma serüveni hakkında şöyle kaba taslak bir anlatım yapayım size tecrübe ile sabit. Çocukların kitap okumayı önemsemesini isteyen çoğu anne, kendi de kitapları seven bir annedir. Aksi, sadece taklitten ibarettir(Zaten bunu çocuğa aldığı/seçtiği kitaplardan filan da anlayabiliyorsunuz.) Kitap sevdalısı bir anne olarak, çocuklarımın da aynı kara sevdaya düşmesi için elimden geleni yaptığım kanısında idim ve taze anneler gibi, 2+2=4 ise,  çocuk da kitap okumayı kesin sevecekti. Çünkü, annenin elinde her daim bir kitap görüyor, anne arada derede o kitapları okuyor ve çocuk buna şahit oluyor, ayrıca çocuk henüz yürümeye bile başlamadan elinde bez kitaplar, sonra kartonlar, derken kuşe kağıtlar…Yani davranış kazandırmak için gereken her şey hazır: Rol model olmak, telkinde bulunmak, aynı davranışı edineceği fiziki koşullar! Gel gelelim kazın ayağı hiç de öyle değilmiş. Annenin bir kitapkurdu olması, eşit değilmiş  ki çocuk da bir kitapkurdu olsun. Oysa bunca koşulu sağlayan annenin kafasındaki düşünce, çocuk okumayı bir öğrensin deli gibi kitap okuyacak(hatta içten içe çocuk okumayı öğrenmek için ayrı bir heyecan duyuyor gibi hissedebilirsiniz anne olarak). Okumayı öğrendikten sonraki süreçte, büyük oğlanda hiç de öyle kitaplardan ayrılmaz bir hava oluşmadı; aksine sevmiyor okumayı(sevmiyordu diyeceğim aslında ama meraklan biraz daha sayın okur). Bunda zannımca okulun payı da büyük, bir zorunluluk halinde öğrendiği ve okumaya karşı baskı hissettiği için de olabilir bilemiyorum. Çünkü sürekli olarak benim okumamı istiyorlar, dinlemeyi kitaplara bakmayı seviyorlar, sadece okunan kitapların sayfa sayısı ciddi manada arttı; bu da takdir edersiniz ki anne için epey zorlayıcı oluyor. Bu durumda, kitaplar konusunda da aynen ilk paragrafta yazdıklarımı düşünmeye başlamıştım. İnternetteki bir yazıya denk gelene kadar…

Bazı şeyleri bilirsiniz, denediğinizde güzel sonuç alacağınızı da içgüdüsel olarak mı desem nedir hissedersiniz. Fakat harekete geçmeniz için bazen bir cümle, bir işaret, bir el beklersiniz. “Kitap okumayı sevmeyen çocuk yoktur, okumayı seveceği kitapla karşılaşmamış çocuk vardır” cümlesi, harekete geçiren ve beynimde ampuller yakan bir cümle oldu. Elbette bunu düşünmüş, sırf bu nedenle kütüphaneden -her ne kadar içeriğini eleştirsem de-Pıtırcık serisinin birkaç kitabını almıştım eğlenceli buldu diye. Kütüphaneye götürdüğümde de inceleyerek kendisi seçsin, böylece benim zorladığımı düşünmeden kendisi severek okur zannına da kapılmıştım. Fakat kendi seçtiği kitabı bile okuması ciddi zaman aldı. Yani bunlara rağmen kendini kitaplara adamış bir çocuk yoktu karşımda anlayacağınız. (Değinmek gerekir ki bazen de bazı şeylerin zamanı vardır. Yani belki de kitap okumayı yeni öğrendiği için hemen balıklama atlamayı tercih etmiyordur çocuklar. Biraz zaman geçmesinin, büyümelerinin gerektiği de bir gerçek.)

leventUzun zamandır ününü duyduğum bir Levent serisi vardı ama daha yaşının küçük olduğunu düşünüp incelememiştim. Kitaplarda yaş belirtmeyi hiçbir zaman desteklemediğimi bilirsiniz. Üzerinde +9 yazan bir kitap da, 7 yaş için çok alınabilir gelmemişti.(oysa okul öncesi çocuklara bile biz okuyabiliriz.)Fakat kitap okumayı sevdirmenin bazı kriterleri vardı: Çocuğunu tanımak, neyden hoşlanır, nelerden zevk alır ve dikkatini ne çeker bilmek! Bu sebeple bir erkek çocuğunun dikkatini baş karakterin erkek olduğu bir kitabın çekeceğini düşünmüştüm. Bir de çok satanlarda yer aldığına göre çocukların ekseriyeti seviyor olmalı ki çocuklar söz konusu olduğunda daha kolay genelleme yapılabiliyor. Seriyi iyice inceledim, gerçekten çok eğlenceli görünüyordu,sürekli maceralar ve erkek arkadaşlar! Üstelik 3 set haline gelmiş bile(bir sette 5 kitap, yani toplam 15 kitap). Bir de Levent’in şimdi Türkiye’nin çeşitli illerini gezen versiyonu çıkmış. Yani alınacak çok fazla Levent kitabı birikmiş bile. İnceledikten sonra yeni başlayan için Levent İz Peşinde’nin 1. serisinin mantıklı olduğunu düşünerek ve biraz da çekinerek seriyi almaktansa içinden bir kitap almayı tercih ettim(deneme maksatlı, bakalım sevecek miydi?).

Birinci serinin Hazine Kaşifi isimli kitabını aldım. Bir gün Levent arkadaşlarıyla bir kutu bulur, içinde bir mektup vardır, mektubun gösterdiği yönergeleri takip edince başka bir mektup daha bulurlar, sonra nereye varacaklar ve kutuda hazine var sanan arkadaşlar gerçek hazineye ulaşabilecekler mi? Maceralar akıcı bir dille anlatılıyor, resimler de dikkat çekici olmuş. (Timaş Çocuk’u çocuk kitapları konusunda çok başarılı bulduğumu daha önce de söylemiş miydim?Bu ara epey bir kitap aldık, birikti ama yazı yazacak fırsat bulamıyorum malumunuz.) 40-50 sayfalık kitapları bile okumakta nazlanan ve sırf okumak için okuyan bizim bir numara, Levent’e bayıldı ve 92 sayfalık kitabı bir günde bitirdi. Şimdi serinin diğer bütün kitaplarını da almak istiyor. Demek ki gerçekten neymiş: Kitap okumayı sevmeyen çocuk yokmuş, onun seveceği bir kitabı ona sunmamış anne-babası varmış. 

Bir konuya daha değineyim, yazı yine çok uzun oluyor:( Oyuncakta cinsiyetçiliğe karşı çıkan insanlar açısından, kitaplara bile cinsiyetçi anlayışın yerleştirilmiş olması eleştirilebilir bir nokta belki. (Levent’in muadili kızlar için Şirin serisi var.) Fakat ben böyle düşünmüyorum. Özellikle de kitaplar söz konusu olduğunda-ya da bir film izlerken bile- kendinizi onun yerine koyduğunuz karakter genelde hemcinsiniz olur. Çünkü diğer cinsin fıtratı, istekleri, olaylara bakış açısı, düşünceleri farklı olur ve siz bunu içselleştiremezsiniz. (Sarah Jio’nun kitaplarının özellikle Böğürtlen Kışı’nın neden kadınlara, bilhassa annelere hitap ettiğini de bu bağlamda anlamış oldum.) Fakat kendinizi yerine koyabildiğiniz, o maceralara/olaylara/üzüntüsüne/neşesine ortak olabildiğiniz karakter kendi cinsiniz olduğunda, kitap sizin için daha çekici ve etkileyici oluyor. Bu nedenle kitaplarda böyle bir ayrıma gidilmesini doğru ve hatta gerekli de buluyorum. (Bu nedenle genelde aldığım kitaplarda bir abi ve kızkardeş oluyor, kendilerini daha kolay yerine koyarak, davranış edinebiliyorlar.)

Kitapları çocukla birlikte seçmek de doğru çözüm değil bence, onun nelerden hoşlanacağını bilerek ilk etapta yine seçimi biz yapmalıyız diye düşünüyorum. Tabi bu ilkokul seviyesindeki küçükler için geçerli. Tamam bitirdim…

 

 

Uykudan Önce Altı Masal

Okul öncesi dönem diye adlandırdığımız 7 yaşından küçük çocuklar için aldığımız kitapların, onların ilgisini çekebilmesi için kurgusunun çok heyecan verici ve hareketli olması, konuşmaların yoğun geçiyor olması, farklı farklı kişilerin konuşturulması gibi etkenlerin olması gerekiyor. Bu tür kitapların içerisinde tasvirlere ne kadar az yer verilir, mecaza kaçan deyim/söz öbeği ne kadar az kullanılırsa o kadar iyi. Bu nedenle de, okul öncesi döneme ait şekilde sınıflandırılan kitaplarda genellikle bu özellikleri arıyorum ve bir yetişkin gözüyle kitabı ne kadar beğensem de asla onlara hitap etmediğini fark ediyorum. Tabi ki her çocuk bir değildir ama buradan yola çıkarak bizim evdeki çocukların farklı yaş aralığına rağmen ortak bir zevkle sevdikleri, okutturdukları kitapları tanıtıyorum(bu kısmı daha önce de söylemiştim.) ki sizin çocuklarınızın da bu kitapları seveceğini düşünerek size bir fikir versin..

uykudan-once-alti-masal-kitap-433e749c2aa25d7c39d73b054e27ead7dUykudan Önce Altı Masal serisinin sadece bir kitabı kalmıştı büyük market indirimlerinin birinde ve kitap şekil olarak çok hoşuma gitmişti. Kağıdının kalitesi, resimlerin canlılığı ile beni bile cezbettiyse çocuklar bayılır diye düşünmüştüm ve yanılmamışım. Kurgusu da kitabın kendisi kadar güzeldi üstelik. Nedir içeriği?
Bizdeki kitap serinin dört numaralı kitabı: “Başkalarını Anlayan Böcekler”. Olay böceklerin arasındaki bir konuşma şeklinde kurgulanmış. Çok canı sıkılan örümcek bir gün diğer böcek arkadaşlarına neden acaba insanların kendisini sevmiyor olabileceğini soruyor. Sonra karınca, salyangoz, arı da aynı soruları soruyor ve uğur böceğini neden bu kadar seviyorlar’a geliyor soru. Bilge uğur böceği hepsine tek tek yanıt veriyor ve sonunda diyor ki: “Herhangi birisiyle arkadaş olmak istiyorsanız, onun ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışmalısınız. Belki sizin için iyi olan bir şey onlar için kötüdür.”

20170308_000234.jpgBaşkalarını anlamaya çalışmak, empati yapmak duygularını vurgulayan ve bunu başarılı bir şekilde yapan bir kitap gerçekten. Üstelik her böcek ayrı ayrı konuştuğu için, hepsinin seslendirmesini farklı bir ses tonu ile yaparak daha çok dikkatlerini çekebilir, hikayenin içine daha çok girmelerini sağlayabilirsiniz.

Daha küçüklere hitap ediyor olsa da sayfa sayısı az olduğu için bazen “boğazın çok ağrıyorsa bu kısa kitabı okuyabilirsin anne” şeklinde yedi yaş tarafından da zevkle okutturulabilen bir kitaptır kendisi.

Serinin diğer kitaplarını denk gelip almamıştım ama kitapyurdu’nda şu an indirimli fiyatı ile 2.43 tl. Eminim diğerleri de bu kitap kadar güzeldir. Kağıt kalitesi bu kadar güzel ve canlı iken, hikaye de bu kadar hoş bir anlatımla anlatılmışken bazı kitapların böyle bilinmiyor olması, meşhur olamaması bence çok acı. Oysa aynı kaliteyi yakalayamadığı halde ünlü olmayı başarmış birçok kitap öyle fahiş fiyatlarla satılıyor ki üzülüyor insan. İşte bu yüzden önyargıyı bırakıp kıyıda köşede kalmış kitaplara yönelmeli, onlara şans vermeli diye düşünüyorum…

Kuzey Çocuk Yayınları’ndan Uykudan Önce Altı Masal kitabı, üzerinde yazdığı ibare ile 3-6 yaş arası için yazılmış. Daha küçükler ve büyükler için de okunabilir. 

 

Kütüphanedeki Aslan

selectBir gün kütüphaneye bir aslan girer, herkes önce korksa da şaşkınlık duygusu ağır basar sonra. Çünkü kimseye ilişmez bu aslan, sessizce okunan masalları dinler, dolanır kütüphanede. Kurallara son derece bağlı müdire, aslan kuralları ihlal etmediği için sesini  çıkarmaz ve zamanla -deyim yerindeyse-maskotu olur kütüphanenin bu aslan. Yardımcı da olur elinden-pardon patilerinden- geldiğince kütüphanedekilere, bilhassa çocuklar bayılır ona.

Sonra ne mi olur? Bir gün masal saati geldiği halde bakarlar ki aslan ortalarda yok? Aslan nereye kayboldu, neden ortalıkta yoktu, onu kim bulacaktı, yaşıyor muydu? Yaşıyorsa eğer, kütüphaneye dönecek miydi?

Bütün bu soruların cevabını bulmak istiyorsanız, size miniklerinizle okuyabileceğiniz çok tatlı bir kitap tavsiyesinde bulunmuş oluyorum: Kütüphanedeki Aslan.

Biliyorsunuz ki tanıttığım çocuk kitapları bir yetişkinin değil, çocukların onayından geçmiş olursa tanıtıyorum. Bu kitap gerek kurgusu, gerek çizimleri ile çocukların merakını celbetmeyi başardığı gibi, çok da sevdiriyor kendini.Hem siz de bir yetişkin gözüyle çok seviyorsunuz. Kitap okurken bu da önemli bir unsur, çünkü ne kadar seversek o kadar sıkılmıyoruz okurken. Ne kadar sıkılmazsak, o kadar etkili okuyoruz diye düşünüyorum.

Daha geniş ve iç sayfaların resimlerinin bulunduğu bir tanıtım yazısı daha okuyayım derseniz çocuk edebiyatı haberleri yayınlamanın yanında kitap tanıtımlarına da yer veren Felah Çocuk sitesini bir ziyaret için şuraya bir tık lütfen…

(Kütüphanedeki Aslan’ı kütüphaneden alıp okumuştuk.Bu tür okul öncesi karton kitapların satın alınması biraz güç bir fiyata satıldığının farkındayım. O yüzden siz de bulunduğunuz semtteki kütüphanelere bir göz atmayı unutmayın.)

Bir Ayet Bir Hikaye

Çocuğunu İslami bir şuur ile yetiştirmek isteyen Müslüman annelerin en büyük sorusu, nereden ve nasıl başlamalı oluyor dini bilgiler anlatma hususunda. Bunun da birçok konu gibi çocuk sordukça ve merak ettikçe açıklanması gerektiğini düşünüyorum. Fakat bazı noktalar var ki, genellenebilir sanırım. Mesela küçük yaşlarda soyut kavramlara girmemek gibi, Allah sevgisinin korkunun önüne geçirilmesi gibi, akide konularını sonraya bırakıp, çocuğun ilk olarak ahlaki değerler ile tanıştırılması gibi.(Bu konuların hepsi ayrı ayrı yazı olarak gelecek inşaAllah.)

Kuran meali okumaya bu anlamda çocuklarla küçük yaşlarda başlanabilir. Kuran’da güzel ahlaka yönelik çok ayet yer aldığına göre,bunları çocukların anlayacağı şekilde açıklayarak okuyabilir, “Bakın Rabbimiz bizden ne istiyor? Güzel ahlaklı olmak için neler yapmalıymışız?” gibi sorularla okumamızı renklendirebiliriz. Nasıl yapacağını tam olarak bilemeyen anneler için de sağolsun çocuk kitabı yazarları ve yayınevleri işimizi kolaylaştırmış. Çocuk kitaplarını çok sık tanıtmıyorum farkındaysanız; bundan sonra inşaAllah her hafta mutlaka yer vermeye çalışacağım. Lakin her tanıtımda söylediğim gibi yine söylüyorum. Piyasada çok fazla yayın var. Üstelik şimdi dini yayınevlerinin de hepsinin aynı minvalde kitapları var. Ama hikaye kalitesi, görsellerin dikkat çekebilmesi, kağıdın kalitesi gibi konularla bazıları diğerlerine açık ara fark atıyor diye düşünüyorum. Bazıları piyasada var olmak için alana girmiş gibi, pedagojik arka plandan yoksun ve hikayelemenin çocuklara uygun olmadığını düşündürtüyor insana.

kurandan-bir-ayet-ve-hayatin-icinden-bir-hikaye_avatar_orjAyetlerle hikayeler yoluyla çocuklara ahlaki değerleri vermeye çalışan da pek çok kitap var. Bizim elimizde şu an sadece Nar Çocuk’un Bir Ayet Bir Hikaye kitabı bulunduğu için bu yazı karşılaştırmalı bir yazı olamayacak. Sadece bu kitap üzerinden söyleyeceğim. Çocukların Kurandaki ahlaki değerleri hikayeler yoluyla öğrenmesini amaçlayan bu kitapta, kurgulanan hikayeler çocukları konunun içine çekebilme noktasında gayet başarılı. Ayetler ile örtüşüyor; lakin ayetler pek bir uzun. Daha kısa ayetlere yer verilse, çocuklar ayeti ezberlemiş de olur aynı zamanda çünkü. Hadislerle Öğreniyorum serisini daha önce tanıtmıştım hatırlarsanız.(Buradan okuyabilirsiniz.) Oradaki hadisler öyle kısa ki çocuklar ezberlemişlerdi. Ayetlerin uzunluğunu göz ardı edersek, cilt olması ve kuşe kağıt olması da çocukları cezbeden önemli noktalardan özellikle okul öncesi dönem için. Kaç yaş için okunmalı sorusuna cevap vermiyorum biliyorsunuz ama biz 7 ve 4,5 yaş olarak okuyoruz. Hikayeler biraz kısa kısa olduğu için daha küçük yaş gruplarına da rahatlıkla hitap eder gibi geliyor bana. Zira bizimkiler bir tane hikaye okuyunca “bu çok az oldu” diyorlar.

Çocuklara piyasadaki en meşhur kitapları almanın peşine düşmeyelim. O en meşhur ve aynı zamanda en pahalı kitapların vereceği mesajları İslami bir şuur ile verebilen ve bizim için bu açıdan daha tercih edilebilir olan çok fazla kitap var. Ben bu iki tür üzerinde çocuklarımıza kitap almak gerektiğini düşünüyorum. Hayal dünyalarına yönelik masallar(ki bu masalların içeriğini iyi incelemek gerekiyor özellikle okul öncesi dönem için) ve İslami bakış açısı sunan kitaplar. Yani hikaye bile okuyacaksa çocuk içinden İslama uygun bir ahlak ve bilgi öğrenebilsin isterim. En meşhurların da kütüphanelerde olanlarını alıp, o yönlerini de öyle zenginleştirmek gerekiyor. Çünkü malesef burda biraz söylediğime zıt gibi görünecek ama, muhafazakar yayınevlerinin kurgu ve hayal gücü konusunda biraz geri kalan yanları da var gibi geliyor. Yine de Timaş Çocuk’ta özellikle bu alanda çok başarılı çalışmalar olduğunu fark ettim.(Ama bu kitap Nar Çocuk’tan, tekrar hatırlatayım.)

Tatil Geldi, Hoşgeldi!

Tatil başlamadan önce çocuklarımızla bu süreçle neler yapabiliriz diye yazmaya niyet etmiş olsam da, kısmet bugüneymiş. Geç olsun, güç olmasın…

Sömestr tatili kısa sürüyor olsa da, çocuklar sevinirken annelerde bir hüzün ve panik hali hakim oluyor gözlemlediğim kadarıyla. “Yaşasın tatil” diyen annelerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu kesim ya çalışan anne(şartlar gereği çocukların evde olması onu zorlayacak), ya okullu kafasında bir anne(okul çok elzem, çocuk okula gitsin evde ne işi var!), ya çocuklarını başından atmaya yer arayan anne(oh onlar okulda ben evde, değmeyin keyfime derken nereden çıktı bu tatil?!), ya çocukları üç dört yaşından beri anaokulu/kreş gittiği için o düzene alışıp tatilde afallayan anne. Seçenekleri siz çoğaltabilirsiniz. Çocuğunun evde olacağına en çok sevinen kesim de gönlü ev okul ya da okulsuz eğitimde olduğu halde çocuğunu okula göndermek zorunda kalan anneler.Hayaller vs gerçekler…

Hangi kesime ait hissediyorsanız kendinizi hissedin, hepimiz çocuklarımızı seviyoruz ve onlarla birlikte olmaktan mutluluk duyuyor, şükrediyoruz. Bu süreci avantaja çevirmek, çocuklarımızla hem eğlenip hem öğrenmek için bu fırsatı değerlendirmek gerekir. Biz evde neler yapıyor bu süreci nasıl değerlendiriyoruz bir fikir olması açısından derleyelim istedik.Buyrun bakalım. (Siz de fikirlerinizi , önerilerinizi, yaptıklarınızı yorumlarda paylaşabilirsiniz)

OYUN-AKTİVİTE

Çocuğa “oyuncu anne” olmayı değil,çocuğa oyun arkadaşı olmayı doğru bulangillerdenim. Devamlı çocuğa hazır aktivite oyun sunulması konusu abartılmış durumda(bu da ikinci bir sosyal medya anneliği analizi olarak yazı şeklinde karşınıza gelecek sevgili okur). Oysa çocuğa “hadi bir oyun kur da beraber oynayalım” demek gerekir.Ve bütün gün içinde mutlaka onlarla oyun oynamak için vakit ayırmalı. Çevremdeki bazı anneler “ben çocuklarla oyun oynayamıyorum” diyor, hak veriyorum. Çocukluğunu yaşamamış ve içindeki çocuğu erkenden öldürmüş insanlar kendi  çocuklarıyla da başka çocuklarla da oyun oynayamaz, erkenden büyümüştür onlar çünkü. Fakat herkes mizacına göre kendini biraz kasarak oynamalı. Sen saklambaç ebelemece filan oynarsın, ya da sen oturduğun yerde legolarla oynar, garaj yaparsın arabalara, sen evcilik oynarsın mesela. Vardır illa ki yapabileceğin bir şeyler.

bardaktan_hayvanlar_takimiOyun kısmında pasif, aktivite kısmında aktif olunmalı. Tatil öncesi büyük ve cep yakan dükkanlar yerine küçük esnaf kırtasiyelerden bir poşet aktivite malzemesi alabilirsiniz önceden(taş çatlasa 50 tl tutar alacağınız bütün malzemeler iki hafta için. En abartılı rakam olarak söylüyorum evinizde bir makas,bant bile yoksa yani). Aktivite önerilerine ben burada yer vermeyeceğim, zira evokulumuz sitesi olarak aktivite, el işi önerilerinde bulunmak gibi bir formatımız yok. Bunun için google’a ve pek bir meşhur pinterest’e başvurabilirsiniz.(Misal ben pet bardaklardan aldım ve google’a pet bardakla aktivite yazdım, yanda gördüğünüz örnek gibi birçok şirin aktivite örnekleri çıktı.) Günlük yer veremiyorsanız da iki üç günde bir mutlaka yapılmalı ki tatil anısı olarak da yer etsin hafızalarda.

DERS ÖDEV EVOKUL İSLAMİ EĞİTİM

MEB güzel bir adım olarak tatil sürecinde çocuklara ödev verilmesini yasakladı.(Yani bu konuda talimat verdi diyelim daha naif bir ifadeyle). Bazı öğretmenlerin bu talimata uymadığı konusunda malumatlar kulağımıza gelmiş olsa da, velilerin de yapabileceği bir şey yok. Birinci sınıftan itibaren çocuğuna yarış atı muamelesi yapan “siz de çok az ödev veriyorsunuz hocam” diyen veli skalası daha geniş çünkü. Tek tük itiraz etmek isteyen veli olursanız da sivrilmiş, muhalefet etmiş oluyorsunuz. Bir de tabi işin “öğretmen bana takarsa çocuğuma da takar” korkusu var ki Allah muhafaza!

Evokul mantığındaysanız zaten okuldan ödev verilmese de çocuğu iki hafta boş bırakacak değilsiniz(!). Benim “ödev” kelimesine yüklediğim mana, çocuğa öğretmen tarafından verilen ev ödevi ile eş anlamlı değil. Bu nedenle, bizim evin 7 yaşının ödevi olduğu gibi 4,5 yaşının da ödevi vardır. Ödev kelimesi, sorumluluk bilinci aşılaması için kullandığım bir kelime. Bir program/plan yazıyoruz not defterine(bu okuma yazma bilen büyük için).Bütün gün bunu yapması konusunda esnek, istediğinden başlamak ve istediği zamanda yapmak kendine kalmış; hem böylece zaman yönetimi öğrenmiş olduğu gibi, serbestlik ona bir yapma isteği de veriyor. Neler yazıyoruz plana: Günlük mutlaka 4-5 sayfa Kuran okunacak(2 kez hatim yaptığı için hızlı okuyabiliyor olması hasebiyle 4-5 sayfa, siz bunu çocuğa göre azaltıp çoğaltabilirsiniz.)Ezberlenen sureler tekrar edilip, yenileri öğrenilecek (birer ayet şeklinde). Bize verilen ödevler az diyen veliler sayesinde edindiğimiz kaynak kitaplarımız var. Model Eğitim’in Bana da Matematik, Bana da Türkçe ismi ile. Sıradan test kitaplarından farkı içindeki etkinliklerin birçoğunun boşluk doldurma, bulmaca şeklinde eğlenceli olması. Çek kopar şeklinde olduğu için çocuk istediği konuya ve sayfaya göre koparıp yapıyor.ben-yazarim-2-sinif-oyku-tamamlama-kitabi-aziz-sivaslioglu-front-1 Hikaye tamamlama ararken kitapyurdunda Aziz Sivaslıoğlu’nun Ben Yazarım isimli 2,3,4. sınıflar için olan kitabına rastlayıp almıştım. Öykü tamamlamanın, sıradan paragraf okuyup anlama ve sorularını çözmeden daha etkili ve verimli olduğunu düşünüyorum. Zaten her şeyi test olarak sunuyorlar; çocuğun okuduğunu anlayıp anlamadığı bile belli değil, şıklara bakıp ordan buluyor. Oysa öykü tamamlama her yönden güzel: Çocuk okuduğunu anlıyor mu diye test edebiliyoruz, anlamazsa hikayeyi devam ettiremez. Gerisini kendisi tamamlarken hayal gücünü kullanıyor ve düşünme becerileri, kompozisyon yazma yeteneği kazanıyor. Bir nevi dikte de sayılabilir bakmadan yazmış olduğu için. Anne açısından da, çocuğun hikayeyi tamamlama şekline göre onun iç dünyası ve psikolojisi hakkında fikir sahibi olabildiği gibi, kelimeleri doğru yazıp yazmadığını da kontrol edebiliyor.

Okul öncesi için, Pia Yayınları’nın Bulmacalı Boyama kitabı güzel, Pia’nın başka kitapları da var inceleyebilirsiniz. Çamlıca Çocuk’un çocukların aylarına göre hazırladığı etkinlik kitapları var. Boyama olarak Bilgi Yayınları’nınkini kullanıyoruz 4 senedir, diğerleri detay ve resim açısından bizim çocuklara hitap etmiyor. neseli-okul-egitim-seti-980x550Anaokulunda set olarak kullanılan Neşeli Okul Seti var fakat bu set, 12 kitaptan oluşuyor, bütün sene kullanılabilir. Aile katılımlı etkinlikler, kes-yapıştır maskeler, etkinlikler çok güzel(zaten anaokulunda kullanıldığından anlamışsınızdır ne kadar kapsamlı olduğunu). Tek set alayım, sürekli kaynak aramayım ve her seferinde ayrı ayrı para harcamayayım derseniz tavsiye ederim.

Kitap okuma kısmını yazmama gerek yok sanırım, o tatile has bir durum değil zira.

Mutfakta Zaman Geçirelim

Daha önce de birkaç kez söylediğim için sadece başlık halinde geçeyim. Mutfakta zaman geçirmek için tatillerin bir fırsat olduğunu düşünüyorum; çünkü okul zamanı ciddi bir koşturma içinde geçiyor(özellikle öğlenci çocuklarda).Bu işin tek olumsuz tarafı, her istediklerini pişirip yiyince tatil bitene kadar yüz kiloya kadar gitmek sanırım. : (

Vee SOKAK

En önemliyi en sona sakladım ki kendisine assolist muamelesi yapalım. Sokağın, dışarının, hava almanın yerini hiçbir şey tutmaz ve bir çocuk sokakta deneyimlediğini hiçbir yerde deneyimleyemez. Açık hava ihtiyacı da su gibi, yemek gibi bir ihtiyaç. Küçücük bebek bile biraz aklı ermeye başlayınca, kapı açılır açılmaz koşuyor aradan kaçabilir miyim diye; ilk fırsatta montunu filan alıp getiriyor annesine çıkmak istediği için. Adda ilk kelimesi bile olabilir hatta. Bu yüzden sokağın yeri başka. Bazı muhitlerde park bile yok, dolaşacak alan yok ama yürümek bile iyi gelir. Havanın ne kadar soğuk olduğunun önemi yok, çünkü o montları, kazakları boşuna almıyoruz. Okul zamanı dışarıda kalmaya bu kadar fırsatları olmayabiliyor.

Aklıma gelenler şimdilik bunlar(böyle bile yeterince uzun olmuş sanırım). Herkese çocuğuyla mutlu, huzurlu vakitler geçirip, güzel anılar biriktirebileceği bir sömestr tatili dilerim..

 

Meraklı Minik

12771-0Özellikle okul öncesi yaş grubu çocuğu olan annelerden Meraklı Minik dergisini duymayan pek kalmadı sanırım ama yine de bilmeyenler için duyuralım istedim. Meraklı Minik, Tübitak’ın 2007 yılından beri +3 yaş çocuklarına hitaben hazırladığı bir bilim dergisi. Her ay farklı bir konu işleniyor çocukların anlayabileceği dilde. İçerisinde eşleştirme kartları, bazen domino kartları, her ayın konusuna göre kimi zaman maket kimi zaman da oyun düzenekleri yer alıyor. Dergi içerisindeki görseller, çıkartmalar ve alıştırmalar çocukları konunun içine çekme konusunda oldukça başarılı. Dergi okuma, süreli yayın takip etme alışkanlığı da kazanmış oluyorlar. Doğa ile, hayvanlar ile ilgili bilgilere ulaşabildikleri gibi, geri dönüşüm, farklı kültürler vs. gibi konulara da vakıf olabiliyorlar. Dergi tek seferde okunup incelenebilecek şekilde, çok detaylı ya da günlere yayılabilecek şekilde değil. Siz çocuklarla bir gün vakit ayırıp okuyarak inceliyorsunuz, sonraki günler onlar kendileri ilgileniyorlar. İçerisinden çıkan kartları da onlar için hazırladığınız özel bir kutuda muhafaza edebilirsiniz. Oyunlar zarlı olduğu için biz kurup oynamıyoruz, maketleri, maskeleri yapıyoruz sadece.

wp-image-572547743jpg.jpeg

Abone olabilirsiniz, kampanyaları var.Abone olduğunuzda yanında hediye kitap geldiği gibi, arşive ulaşma imkanı ve e-dergi aboneliği de kazanmış oluyorsunuz. Fakat bizim gibi her ayın konusunu inceleyerek de alabilirsiniz. Ben konularına bakıyorum, çocukların ilgisini çekecek bir konu ise ve ideolojik olarak ters düştüğümüz bir nokta yoksa alıyorum.

Detaylı incelemek isteyenler için ana sayfası burada.

Ev Okulu : Ahlak

Youtube üzerinden dinlediğim bir videoda şöyle diyordu: Anne sütünün nasıl ki muadili yoksa, annenin verdiği/vereceği eğitimin/terbiyenin de muadili yoktur. Bu söz üzerinden konuşalım; çocukların en verimli zamanları, kişilik/ahlak/karakterlerinin şekillendiği dönemler okullarda geçiyor artık. 3 yaşından itibaren gördükleri her çocuğa “Okula gidiyor mu(sun)?” diye soruyorlar; çünkü çağımızın normali bu. Annelerin sığındığı şeyler de genelde aynı: Sosyalleşiyor, paylaşmayı öğreniyor vs…Çizgi filmler için de benzer argümanların arkasına sığınılıyor: Çocuk eve girince selam vermeyi öğrendi, su içerken besmele çekmeyi öğrendi, oyuncakları toplamayı öğrendi vs…

Bizim anneler olarak çocuklarımıza öğretemeyeceğimiz şey olduğuna inanmıyorum, aksi takdirde bu, fıtrata ters olurdu. Çocuğa okuma,yazma öğretmek, sayıları, şekilleri öğretmek değil elbette kast ettiğim. Fakat öğrenmeyi eğitim ve öğretim olarak ikiye ayırırsak, öğretme değil fakat eğitme tamamen annenin elindedir ve bu konuda annenin yapabileceği en iyi şey, örnek olmaktır. Çocuklarımıza güzel ahlakı, paylaşmayı, başkalarına saygı ve sevgi duymayı ama bunu yaparken de kendi haklarını koruması gerektiğini, itidalli davranmayı, haksızlıklara boyun eğmemeyi ve daha sayabileceğimiz birçok güzel davranışı örnekleme yoluyla biz kazandırabiliriz. Bunun için de önce kendi ahlakımıza bakmamız, onlara örnek olabilecek birer iyi insan mıyız değil miyiz diye sorgulamamız lazım kendi nefislerimizi, zira çocuklar bizim aynamızdır. Silsile halindedir bakın, biz en büyüğe nasıl davranıyorsak o bir küçüğüne öyle, o da diğerine öyle davranıyor. Kullandıkları kelimeler bile tıpatıp aynı.Bu aynaya bakarak, kendimizdeki noksanları ya da iyi tarafları görebiliriz. Bu aynaya bakmak bizi mutlu mu ediyor/kendimizle gurur duyuyor muyuz yoksa bakmaya çekiniyor muyuz?

Evet, bizim vereceğimiz eğitimin bir muadili yok çocuklar için. Etraflarında iletişim halinde oldukları herkes onların yaşantısına bir katkı sunuyor elbet,bir dakikalığına parkta gördükleri biri de, devamlı görüştükleri aile büyükleri, dostlarımız da kişilik oluşumunda ,karakter şekillemesinde etkili. Lakin esas temeli aile içinde anneden,babadan ve bu ikisinin birbirleriyle ve çocuklarla olan iletişiminden alıyorlar. Ahlaki değerleri bu modellemeye ile öğretirken, var olan kaynaklardan da yararlanmayalım demiyorum elbet. Değerler eğitimi veren kitaplar, bunları aşılamaya çalışan çizgi filmler/kısa animasyonlar kullanılabilecek materyaller arasında. Bu tür kaynaklarda genellikle davranış, çocuk başrol ile sunulduğu için çocuklar üzerinde etkili oluyor, ailede gördüğü davranışı bir de bu tür kitap ya da çizgi filmlerde gördüğünde pekiştirmiş oluyor. Burada anahtar kelime işte bu: Pekiştirmek. Davranışı başkalarından kazansın diyerek eğitimini bu başkalarına (biri ya da bir şey olması fark etmiyor) devretmek değil, birebir etkin rol oynayıp bunları ikincil olarak kullanmak.

sevimli-tirtil-ile-dinimin-degerlerini-ogreniyorume4c77d697db8fd6cad55ebb630e50785Kitap olarak değerler eğitimi adı altında çok kaynak hikaye vs.olsa da, okuyup memnun kaldığımız bazılarını tavsiye edebiliriz. Timaş’ın Mini Masallar serisi bunların başında geliyor şüphesiz. 30 kitap var sanırım 10’ar 10’ar gruplanmış, her birinde bir ahlaki değere yönelik hikaye var. Küçük olduğu için boyutu,kolaylıkla yanlarında taşıyorlar ve daha sevimli geliyor. 2,5-3 yaştan itibaren okunabilir. Okumayı öğrendikten sonra kendileri okuyorlar. Hadislerle Öğreniyorum serisinde esasen her kitapta bir hadis işleniyor olsa da, paylaşmak, öfkeye hakim olmak, temizlik, sabır gibi ahlaki değerler ön plana çıkarılmış, bu açıdan bu kategoride değerlendirilebilir.ev-okulu-reg-ahlak-1 Bir de ders yapar şekilde ev okul için kullanmak istiyorsanız, Ev Okulu Ahlak1-2-3 serisi ve Dinimin Değerlerini Öğreniyorum kitapları faydalı olacaktır. İçindeki konuları gün gün, hafta hafta işleyebilirsiniz. Edam Yayınları’nın Ev Okulu Ahlak kitabı genellikle çocuklar için grup halinde ev okulu  yapılan programlarda kullanılıyor ve okul çağı çocukları hedef alıyor 7 yaş ve üzeri olarak. Damla Yayınları’nın Dinimin Değerlerini Öğreniyorum kitabı ise  5 yaş üzeri için(daha küçüklerle de yapılabilir) ve içinde etkinlikler yer alıyor. Bu konuda da hep söylediğim gibi piyasada çok kaynak var ama aile içinde davranışlarımız ile örnek olmamız gereken konularda binlerce lira harcayıp piyasaya mahkum olmaya gerek yok. Bu kaynakların hem fiyatları uygun ve faydalı olduğu için, hem de çocukları evde bütün gün nasıl oyalıyoruz diyoruz ya hani, çizgi filmlere tabletlere mahkum etmektense bu tür aktivitelerle oyalanmaları ve vakitlerini hem eğlenerek hem öğrenerek geçirmeleri için tanıtıyorum. İnşaAllah bizim kadar siz de faydalanırsınız.

Youtube’da dinlediğim ders Nureddin Yıldız’ın Evimiz Medresemiz isimli sohbeti idi ve bu yazının üstüne bir de o dinlenirse “okulsuz eğitim” adına destek olacağını düşünüyorum.

 

Rüya Postacısı

Çocuk kitaplarının hedef kitlesi sadece çocuklar mıdır? Öyle olsa idi, bir üst sınır da olurdu sanırım kitapların üzerinde. Oysa + diye başlangıç yaşı yazıyor fakat kaç yaşa kadar okunabilir olduğu belirtilmiyor. Çünkü bir çocuk kitabını okumaya bazen bir yetişkinin daha çok ihtiyacı oluyor. Fakat bu bahsettiğimiz çocuk edebiyatı alanı için geçerli bir durum; zira her çocuk kitabı aynı zamanda bir çocuk edebiyatı eseri sayılamaz. Günümüzde bu alanda o kadar çok kitap yazılıyor ki, herkes kendini çocuk edebiyatçısı ilan etmiş durumda. Birilerinin onların yüzüne gerçeği söylemesi lazım: Her yazdığınız, bir emeğin ürünü olabilir, emek de takdir edilesidir lakin her birini edebiyat kategorisinde değerlendiremeyiz. Ve bir çocuk kitabı aynı zamanda yetişkin dünyasına da hitap etmiyorsa, çocukları da kendi dünyasına yeterince çekemiyor demektir ki bu da alanında çok başarılı olamadığını gösterir.

ruyaRüya Postacısı kitabı, muasır yazarlardan olduğu halde kendini edebi eserler kategorisinde saydırabilecek bir kitaba imza atmış bulunan Selcen Yüksel Arvas’ın kaleminden çıkmış. +9 olarak düşünülen kitabın henüz hedef kitlesi bizde bulunmamakta, bizim yaş skalamız 7 ila 1,5 yaş arası olduğu için. Üst sınır olmadığı için, çocuklar adına ve blog takipçilerinin faydasına sunabilmek için kitabı ben hatmettim. Ve şunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, Rüya Postacısı’nı elinize aldığınızda bitirmeden bırakamayacaksınız. Ola ki bırakmak zorunda kaldınız, işinizi hemen bitirip tekrar elinize almak isteyeceksiniz. Peki konusu nedir bu kitabın?

Kahramanımız Ali her gece aynı kabusu görmektedir. Bir gün bir sinek yakaladığını sandığı sırada onun sıradan bir sinek/böcek değil, her gece gördüğü o korkunç kabusu ona taşıyan bir rüya postacısı olduğunu öğrenir ve ikisi arasındaki maceralar böylelikle başlar. Çocukların hayal dünyasına hitap eden ve fantastik çizgi filmleri aratmayan Rüya Postacısı ne güzeldir ki bir çocuk kitabına yaraşır biçimde mutlu sonla bitiyor. Her gece kabuslarında anneannesini kaybettikleri trafik kazasını gören Ali, kendini anneannesine karşı suçlu hissederken, bu histen nasıl kurtuluyor da bu kabuslar sona eriyor acaba? Kitapta arkadaşlık, dostluk, samimiyet, sadakat, merak gibi duygular ustaca işlenmiş ve psikolojik yaklaşımlar çocuk saflığında verilmiş. Okunası bir kitap olarak listenize alın derim ve kitabın alt yaş sınırının da 9 olduğunu düşünmüyorum. Sadece kurguyu 9 yaş üstü çocuklar daha iyi anlar ve kendi kendilerine okuyabilirler. Ama daha küçük çocuklara biz okuyarak, gerektiği yerde sorularına cevaplar vererek onları da bu eserden mahrum etmemiş oluruz diye düşünüyorum..Yazarın kalemine kuvvet..Serinin devamı da gelecekmiş…

Serinin diğer kitabı Rüya Tuzağı’nı da şimdi daha çok merak etmekteyim, en kısa zamanda onu da okuyup, siz değerli okurlarıma tanıtmak isterim.