Merak Duygusunu Nasıl Köreltiyoruz?

Çok hevesli aslında harflere. Ama hiç öğretmiyorum okul başladığında canı sıkılmasın diye.

-Müfredata göre çarpmaya yeni geçtiler ama sürekli bölme nasıl yapılır diye soruyor. Özellikle öğretmiyorum çünkü derste sıkılacak.

-Elinde cüz geziyor ama öğretmiyorum, anaokuluna gittiğinde sınıfta ne yapacak? Canı sıkılacak! Sureleri de o yüzden ezberletmiyorum.

-Devamlı sorular soruyor, o an aklım zaten başka yerde ya da müsait değilim, cevap vermiyor, geçiştiriyorum.

-Bazen öyle sorular soruyor ki ya ayıp, ya günah. “Sus bakayım sen!”diyorum, Allah muhafaza!

-Benim bile-koca kadınım-bilmediğim şeyleri öğrenmenin peşinde. “Büyüyünce öğrenirsin hadi bakayım” deyip konuyu kapatıyorum.

Çocuklar dünyayı keşfetmeye yeni yeni başlıyorlar ve düşünsenize, etraflarında bilmedikleri o kadar çok şey var ki! Hatırlarsınız küçükken önce “bu ne?” diye sorarak başlıyorlar.Sonra “neden” sorusu geliyor. Bu sorulara aslında büyük bir sabırla cevap veriyoruz. Düşünün, odadaki bütün nesneleri bu ne sorusu ile bitirip, baştan aynı nesneleri sormaya başladıkları günü. O zamanlar bize eğlenceli,hoş gelen bu sorular sarmalı, çocuk büyüyüp boyut değiştirince can sıkıcı hal almaya mı başlıyor?

merakÇocuklar insan olmanın ve fıtratın gereği öğrenmeye meyilli. Seninki okul derslerine meraklı değildir ama el becerileri gelişmiştir mesela, onu öğrenir. Ötekinin resme, bir müzik aletine merakı vardır. Kimisi kitap okumayı(ya da okutmayı) çok sever, kimisi oyuncaklarıyla harika oyunlar kurar. Ama devamlı üretir, üretirken de düşünmesinden mütevellit mutlaka aklına sorular gelir. Bakkala ekmek almaya yolladığın çocuk, “ben şimdi 1 liraya bi ekmek aldım, iki liram olsa iki ekmek alacaktım” şeklinde çarpmaya merak salabilir. Ya da “burada 10 tane çikolata var, biz 5 kişiyiz, demek ki hepimize 2’şer tane düşüyor” diyerek bölmeye…Bir diğeri eline aldığı kağıt kaleme adını yazar ve oradaki harflerden yola çıkarak başka kelimeler yazmaya heveslenir. Ve liste böyle uzayıp gider.

Takıldığı noktalarda bize gelir yardım istemek için. Ve o noktada ne kadar ötelersek, ileride nasılsa öğrenecek anlayışıyla o anki merak duygusunu bastırırsak, bu duyguyu yavaş yavaş köreltmeye başlarız. İleride tekrar gördüğünde o konuyu, sıkılma değil de, pekişme olur diye düşünelim. Ya da sıkılacağını düşünüyorsanız,öğretmenle işbirliği içinde o an için çocuğa ek kaynaklar gönderebilirsiniz, o zaman sıkılmıyor. -tecrübeyle sabit!- (Okula gitmeden, müfredatta o konuya gelinmeden her şeyi öğretiyor olmakla suçlanan biri olarak, sadece çocukların merak duygularını doyurmak adına öğrettiğimi söyleyebilirim, zira onlar talep etmedikçe oturup ders anlatma gibi bir olay programımda yok. Eğer ev okul gerçekleştirebiliyor olsa idim, o zaman ayrı tabi.)Bu kısım, birinci nokta. Yani sonra nasılsa öğrenirsin deyip, o andaki isteğine cevap vermemek ve merak duygusunu tatmin etmemek.

İkinci olarak da merak duygusunu körelttiğimiz nokta, sorulara geçiştirerek yanıtlar vermek. Sen daha küçüksün gibi bir cümle ile cevap verilmesini ben şahsen kesinlikle doğru bulmuyorum, çünkü bir cümlenin her yaşa göre uygun bir dile çevrilerek aktarılabileceğini düşünüyorum. (mesela, ben senin karnına nasıl girdim anne sorusuna, büyüyünce anlatırım demek yerine daha makul cevaplar verilebilir. Aksi takdirde beyninde sürekli o sorunun üzerine gidecek ve belki sizden başka birine soracak ve hiç hoşunuza gitmeyen bir üslupla anlatılmış olacak çocuğunuza.) Bir de şu bizdeki Allah korkusu(!) meselesi var. Çocuk bir şey söylüyor, soruyor “aa sus bakayım, Allah kızar, yakar” gibi cümleler hatta içinden töbee haşaa diyen anneler. Hayır güzel anne, o iş öyle olmuyor çünkü Allah çocuk yakmaz. Sen bir yetişkin olarak artık dini biliyor, neyi yasakladığını, neyden sakındırdığını biliyorsun, Allah’ı hayal etmeye çalışmanın mesela dinen caiz olmadığını sen biliyorsun ama o fıtraten meyilli buna, düşünecek hayalinde bir Allah tasavvuru oluşturmaya çalışacak(Kendi çocukluğunu hatırla, hiç yapmadın mı?). Burada önemli olan güzel bir üslup ile O’nu cisimlendiremeyeceğini ve hayal edemeyeceğini,çünkü O’nun hiç bir şeye benzemediğini, biricikliğini ve inşaAllah cennette ancak görebileceğini anlatmak. (Musa a.s. da Allah’ı görmek istemişti hatırlayın, Hz. İbrahim a.s. ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster demişti de Allah ona, inanmıyor musun demişti. Azarlamadan!)

Merak iyidir, merak olmadan öğrenme gerçekleşmez. Çocukların bu küçük yaşlarda merak duygularını ne kadar desteklersek, ileride de öğrenmeye karşı o kadar hevesli olurlar. O bizdeki “fazla merak kediyi canından eder” sözü, burnunu seni ilgilendirmeyen işlere sokma, mesela komşunun ne yaptığını merak edip kapı deliğinden gözleme filan demek için. Yoksa merak iyidir, iyidir…